22 Ocak 2013 Salı

Gelinciğin Hüznü


Gelincikler tek tek göründü mü çayırlarda
işi iş kasabanın
su yüzlü çocuğun işi iş
bir de poyraza döndü mü hava
başlar masmavi damarlar fışkırmaya yanaklarından
faytonların turuncu tekerlekleri
yansır gaz tenekeleriyle çevrili bahçelerde
asılı çamaşırlarından bir tutam çivit kokusu alıp gider
gelincikler tek tek göründü mü çayırlarda ...
Edip Cansever

Gelincik benim için hep baharı müjdeleyen çiçeklerden biridir. Leylekler gelip, havalar ısınmaya başladığında; gelincikler yol kenarlarında, tarlalarda, tepelerde nazlı nazlı salınmaya başlar. Çiçekleri çoğumuzun bildiği gibi koyu kırmızıdır ama sarı, turuncu, morumsu beyaz renkli olanları da bulunuyor. Kontrollü olarak ekimi yapılan tek türü ise Papaver Somniferum, yani haşhaş bitkisi.


Doğada öyle bir ahenk ve mantık var ki. Örneğin, gelincik polenlerini Temmuz ve Ağustos aylarında, sabah saat beşbuçuk ile on arasında yayıyormuş, yani arı ve diğer böceklerin beslenme saatinde.

Gelincik Anadolu'da kırmızı gelinlik giyen küçük gelinlere benzetilmiş o nedenle  gelincik adını almış. Binlerce kişinin öldüğü Gelibolu Savaşı'ndan sonra, Gelibolu gelincik tarlasına dönmüş, Çanakkaleliler gelinciği bu yüzden bir başka severler.


Romalılar kara sevdaya düşenlere gelincikten yapılan bir içecek verirlermiş, bunun aşk acısını azalttığına inanırlarmış. Günümüzde gelinciğin sakinleştirici maddeler içerdiği ve uykusuzluğa iyi geldiği biliniyor. Kurutulmuş çiçeklerinden yapılan çay, öksürük giderici ve göğüs yumuşatıcı olarak kullanılıyor.


Çocukluğumda çevremizde yüksek apartmanlar ve yapay bahçeleri değil, bahçe içinde evler ve çayırlar vardı. Bahar geldiğinde gelincikler açtığında, annem gelincik toplar, yapraklarından şurup yapardı. Yaprakları temiz bir kavanoza ve suya koyar, balkonumuza cam önlerine güneşe karşı dizerdi. Bir süre sonra yapraklar beyazlar, su kıpkırmızı olurdu. Bu su şişelere doldurulup buzdolabında saklanırdı, böylece sıcak günlerde biraz şeker ekleyerek içeceğimiz harika bir gelincik şurubumuz olurdu. Geçmişe ait yüzümü gülümseten bu anım dışında gelincikler bana hep biraz hüznü anımsatır, İranlı keman virtüözü Farid Farjad'ın parçasında olduğu gibi.

http://www.youtube.com/watch?v=oskXAniqU6U

Not: İlk iki tablo ressam Hikmet Çetinkaya'ya, fotoğraf Halit Ömer Camcı'ya ve son çizim bana aittir. 



Hiç yorum yok: