17 Mayıs 2013 Cuma

Rumeli Hisarı, Bebek


Boğaz'ın kenarındaki bir bankta, her gün otursam da bıkmam. Hemen her hafta bir bahane bulup, koşa koşa Boğaz'a gitmemiz o yüzden.  Dün güne Rumeli Hisarı'nda geç bir kahvaltıyla başladık. İlk durağımız Nar Cafe idi.


Cafe 2006 yılında açılmış, dekoru eski Osmanlı konaklarını hatırlatıyor. İsteyen duvarlardaki resimlerden satın alabiliyor, elde edilen gelirin bir kısmı sivil toplum örgütlerine aktarılıyormuş. Mekandaki kahvaltı tabaklarının isimleri de ilginç. Alper Amsterdam'da, İdil Paris'te, Şef Londra'da, Demet İzmir'de gibi pek çok menü var. Görevliler güler yüzlü ve kalabalığa rağmen hızlı servis sunuyorlar. Hafta sonları daha da kalabalık oluyormuş, o yüzden erken gitmekte yarar var.


Kahvaltıdan sonra sahilde bir bankta oturup, kendimizi geçen deniz taşıtlarını, balık tutanları izlemeye kaptırdık. Gökyüzünde uçan martılar da bu güzel manzarayı tamamlıyordu.


Öğlende bir balık ziyafetinden sonra, Bebek'e doğru yola çıktık. Bebek'in meşhur badem ezmecisinin önünden geçtik. Sağda solda waffle satan yerler bizi yoldan çıkardı. Mekanın sahibi Adem bey yirmi dokuz yıldır Bebek'de olduğunu anlatırken, bir yandan da paylaşacağımız waffle'ı hazırlıyordu.


Oradan çıktıktan sonra yarım saat kadar sahilde yürümek ikimize de iyi geldi.


Dönüş yolunda Ortaköy'de trafik yine kilitti. Taksim'de de değişen bir şey yok, hala bir şantiye görünümünde. Temmuz'da biteceği söyleniyordu ama şu anki duruma bakınca bana bu çok mümkün görünmüyor, kışın ayrı, yazın ayrı eziyet...
Yolda uzun zaman geçse de Boğaz'a gitmek, benim vazgeçilmezlerimden olmaya devam ediyor.

Hiç yorum yok: