6 Ekim 2013 Pazar

Gap Turu İkinci Gün, Birecik Barajı, Halfeti


İkinci gün otelimizden erken bir saatte çıkış yaparak Halfeti'ye doğru yola çıktık. Bu bereketli topraklarda, pamuk tarlaları ve fıstık ağaçları, yol boyunca sağımızda ve solumuzda uzanıyordu. Türkiye'de elli altı ilde fıstık yetişmekte, tarihte fıstığa belki de üreticinin yüzünü güldürdüğünden "altın ağacı" denmiş. Ürün almak için fıstığın erkek ve dişi olmak üzere dikilmesi gerekiyor. Ülkemizdeki fıstık ağaçlarının yüzde doksanı Şanlıurfa, Siirt, Adıyaman, Kahramanmaraş, Mardin ve Diyarbakırda bulunuyor. Üretimin yüzde ellisini tek başına Şanlıurfa karşılıyor. Fıstık üretiminde ise İran ve Amerika'dan sonra üçüncüyüz. Ve iyi fıstık ağzı açık olmasından anlaşılırmış, bu da rehberimiz Bülent beyin aktardığı pek çok bilgiden biri.


Halfeti'ye yaklaşırken otobüsümüzün penceresine bu kez Fırat Nehri üzerindeki Birecik Barajı, baraj gölü ve Suriyeli sığınmacıların büyük kampı yansıdı. Bu barajın bölgeye getirdikleri herkes tarafından tahmin edilebilir, diğer yandan götürdükleri de unutulmamalı, Zeugma antik kentinin bir bölümünün suları altında kaldığı gerçeği gibi.



Ve sonunda Halfeti görünmeye başladığında, manzara karşısında insan söyleyecek kelime bulamıyor. Hafta sonu kalabalığına denk gelmediğimiz için şanslı olduğumuzu söylüyor rehberimiz. Kıyıya geldiğimizde teknemiz Dilara'ya binerek gezimize başlıyoruz. Teknemiz suda süzülürken hangi kareyi fotoğraflayacağımı şaşırıyorum, son yıllarda gördüğüm en etkileyici yerlerden biriyle karşı karşıyayım.




Buraya bütün fotoğrafları eklemem mümkün değil ve aslında fotoğraflara bakmaktansa gidip görmek gerek diyorum ben. Oradaki dinginlik beni adeta büyüledi. Hani pek çok yer gezeriz ama aralarında hiç unutamadıklarımız vardır ya işte Halfeti benim için o yerlerden biri olarak kalacak. Unutmadan Halfeti'nin bir de kara gülü var. Kıyıda açmış bir kaç tane gördüm oldukça koyu bir bordo rengindeydi. Tekneden indiğimizde fide satan bir yer de vardı, dilerseniz alabilirsiniz ama rehberimizin uyarısını size de yapayım. Sonuçta bu tür ürünler biraz da yetiştiği yerle ilgili, mesela İstanbul'a getirip diktiğinizde o kadar koyu renk çıkmayabilir ama yine de hatıra olarak alıp yetiştirmek isteyebilirsiniz.






Hiç yorum yok: