22 Temmuz 2014 Salı

Anadolu Medeniyetleri, Hititler


Tunç Çağı'na geldiğimizde yaklaşık M.Ö 1680 yıllarında, Hititler Kafkasya üzerinden gelerek, Anadolu topraklarına yerleşir. Başkentleri Hattuşaş'dır. Kralları aynı zamanda başkomutan, başrahip, baş yargıçtı ama pankuş denilen soylular meclisinden onay alması gerekiyordu. Kraldan sonra en yetkili kişi kraliçe Tavanna idi. Halk istediği dine inanır, istediği dili konuşurdu, cinsiyet eşitliği vardı.


Sembolü boğa olan gök tanrı birinci tanrıydı, Kubaba (Kybele) önemli tanrıçalarından biriydi. Dinsel törenlerde tanrılara hayvanlar kurban edilir, dansçılar, akrobatlar, müzisyenlerle tören görkemli hale getirilirdi. Tören ne kadar görkemli olursa tanrıların o kadar mutlu olacağına inanılırdı.
Diz uzunluğundaki giysileri, uzun kollu ve kemersizdi. Yüz seksenden fazla çeşit ekmek ve undan yapılan ürünlerin yanında , et ve süt ürünleri de tüketirlerdi.
Yapılan kazılarda değerli madenlerden pek çok küpe, yüzük, gerdanlık, bilezikler bulunmuştur.
Kile şekil vermekte, çömlekçilikte ustalarmış, eski Hititler toprak rengi, kırmızı seramikler yaparken, imparatorluk zamanında bej, kemik rengi, gri seramikler yapmışlar.
Medeniyetin yıkılma nedeni, bu güne kadar  kesin olarak belirlenememiş.
Aşağıdaki fotoğraf ise, (bizim Hitit Güneşi olarak bildiğimiz), Hitit rahiplerinin kullandığı anlaşılınan bir objeye ait.


Ankara'daki Hitit Müzesi zamanla Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne dönüşmüş durumda, orada yaşıyorsanız mutlaka görmeniz gereken bir müze olduğunu söylemeliyim.

Hiç yorum yok: